3. AFRIKA YAGMUR ORMANI
“Kos” diye bagirdi Katebe Deo, “Son hizla kos”. Sarmasiklar, kokler, agaclar ve dev yapraklardan olusan bir labirentin icindeydim ve o anda degil kosmak, adim atmak da bile gucluk cekiyordum. Fakat asistanimin sesindeki panigi hissettigim anda adrenalin butun vucudumu sardi ve kovalandigini bilen fakat neyin kovaladigini bilmeyen bir hayvanin dehsetiyle, yesillige daldim. Biliyordum ki Afrika yagmur ormaninda bir insanin kosup kacmasi gereken tek hayvan, orman filidir. Diger tum hayvanlar bir koseye sikistirilmadiklari surece insandan korkarlar. Fakat bir filin hicbir seyden korkusu yoktur. Iyi goremedigi icin en ufak bir suphede, ozellikle de insan kokusu alinca bildigi tek savunma yontemini kullanir ve gurultunun geldigi noktaya dogru son hizla hucum eder. Ormanin icinde boylesine buyuk bir hayvanin adim atacagini dusunmek bile guctur ama bir fil durduralamayan bir panzer gibi onundeki herseyi yikip gecerek saatte 30-40 km hiziyla ilerleyebilir. Arkama bakmak istiyor, fakat korkudan bakamiyordum. Her an filin ayaklari altinda can verebilirdim. Sarmasiklara takilip dusuyor, surunerek ayaga kalkip onumu kesen dev yapraklarin icinden gecip tekrar kosuyordum. Sayisiz kucuk dal, kok ve agac govdesi, sanki isbirligi etmiscesine onumu kesiyordu. Bir an tokezledim ve yamactan asagi kaymaya basladim. Durup korkuyla yukariya baktigimda, Deo karnini tutmus kahkahalarla guluyordu.
 
Tum bu panige yol acan degil bir fil, bir omurgali bile degildi. Benim korkuyla yamactan yuvarlanmama yol acan, ordu karincalariydi. Benim bu karincalardan korktugum dusuncesi asistanim Deo’yu cok eglendirmisti. Uganda’nin Kibale ormanindaki iki aylik tez arastirmam esnasinda bu karincalara oyle alismistim ki, projemin sonlarina dogru, bir timsahi birkac saat icinde bir kemik torbasina cevirebilecek bu canlilarin bir surusuyle karsilasinca artik kosmuyordum bile. Ama Deo’yu buna inandirmak mumkun degildi. Bir sure guldukten sonra sonuncu kus agini kontrol etmek icin yolumuza devam ettik. Aga takilmis olan bir kirmizi kafali Eliott agackakani, bunu protesto etmek icin elimi bir agac govdesiymiscesine son hizla gagalasa da, torbaya girmekten kurtulamadi. Daha sonra yakaladigimiz kuslari olctuk, tekrar yakalarsak ne kadar mesafe katettiklerini bilebilmek icin ayaklarina celik bantlar taktik ve serbest biraktik. Afrika yagmur ormaninin kuslarini arastiriyordum ve hayatimdan cok memnundum. Ama bu gunlere gelmem hic de kolay olmamisti.
 
Yagmur ormaninin bircok hayvani gibi, cevikligiyle buyuleyen kirmizi
kolobus maymununun da soyu tukenme tehlikesi altindadir.
UGANDA YOLLARINDA
Gozlerimi actigimda korkuyla yerimden sicradim. Eli Kalasnikoflu bir asker bana “Otobusten cik” diyordu. Uyku sersemligiyle “Acaba Idi Amin’in Uganda’sina mi geldim?” diye dusunurken, durumu anlayip rahatladim. Kenya-Uganda sinirinda herkes ciktiktan sonra geride bir ben kalmistim. Disaridaki askerlerden biri de gelip beni uyandirmisti.
Artik Uganda, Idi Amin’in 1969-1978 arasindaki acimasiz diktatorlugu altinda 300 binin uzerinde insanin hunharca katledildigi, ekonominin coktugu bir avuc elit luks icinde yasarken, halkin acliktan ve olum mangalarindan kirildigi ulke degildir. Bir zamanlar devrim lideri olan Museveni’nin curumusluge son veren ve dengeli yonetimi sayesinde ulke giderek toparlaniyor. Tabi her Afrika devleti gibi Uganda’da yilda yuzde 2.8 gibi yuksek bir nufus artis hiziyla mucadele etmek zorunda. Yine de Afrika devletleri arasinda en hizla buyuyen ekonomilerden birine sahip olan Uganda, yaralarini sarip tekar Churchill’in deyisiyle “Afrika’nin incisi” olacagi gunleri bekliyor. Tabi orta Afrika’yi pencesine almis olan savas kontrolden cikmadan bir an once sona erirse.
 
 
Afrika ormanlarinin en korkulan avcisi leopar
Bircok yerde leopar kadar korkulan baska bir avci turu-ordu karincalari.
    Uganda’ya gitmemin sebebi, Harvard Universitesi lisans tezim icin, agac kesiminin Afrika tropik yagmur ormani ve kuslari uzerine olan etkilerini arastirmakti. Uganda’nin ormanlarinin hemen hepsi gibi, zamaninda agac kesiminden nasibini almis ve cok az kalmis olan “orta irtifa ormani” tipinde bir orman olan Kibale’nin buyuk bir kesimi, elektrikli testereler ve bitki oldurucu kimyasal maddelerden cok cekmistir. Benim ogrenmek istedigim, tum bunlardan 30 yil gecmesine ragmen ormanin eski haline donup donemedigiydi. Bu bolgede gerekli izinleri sonunda almis, kuslari yakalamak ve halkalamak icin gerekli olan 180 metrelik 18 agi ve diger malzemeyi cantama yuklemis ve 200’un uzerinde kus turunun sesisini ezberledikten sonra yola koyulmustum. Sempanzelerin, orman fillerinin, leoparlarin, boga yilanlarinin, rengarenk kuslarin ve saayisiz diger turun yasadigi yagmur ormanini gormek icin sabirsizlaniyordum. Kibale’ye vardigimda gorduklerim, hayallerimin bile otesindeydi. Sabahlari yaprak yiyen siyah-beyaz kolobus maymunlarinin sesiyle uyaniyor, ormanda yururken agaclardan agaclara ziplayan alti cesit maymunu hayranlikla izliyor, calilarin arasindan aniden firlayan orman yaban domuzlari ve kirmizi orman geyiklerini takip etmeye calisiyor, agac tepelerini mesken tutmus, mavi hindileri andiran buyuk mavi turakolari, kirmizi-yesil trogon kuslarini, maymun yiyen dev kartallari, ucan mucehverleri andiran her renkten gunes kuslarini ve bircok diger kus turunu ilgiyle gozluyordum. Bir doga cennetinin tam ortasindaydim.
Tabi burada olmamin esas amaci arastirma yapmakti. Sabahlari beste kalkip, asistanim Katebe Deo ile kus aglarini actiktan sonra, ben gidip kus sayimlari yapiyordum. Aglarin ilk kontrolu icin geri donup, yakalanan kuslari bantliyor, olcuyor, turlerini belirliyor ve saliyor, yakalanan kus sayisi dustugu ogle vakti ise bitki yapisi olcumlerini gerceklestirip aglarin basina donuyordum. Her ne kadar gunde 12-14 saat calisiyor, on gunde bir gun tatil yapiyor ve kacamayan bir fili bile bir gun icinde yiyebilecek olan ordu karincalara, uzerindeki killarin temasiyla insanin butun vucudunun sismesine yol acan tirtillara ve icinden cikmasi bir bela olan sarmasiklara tahammul etmem gerekiyorsa da, bu essiz dogayi gorebilme firsati beni cok mutlu etmisti. Dunyada giderek yokolan yagmur ormanlarindan biri olan Afrika yagmur ormaninin buyusune sahit olmak buyuk bir sansti.
Yagmur ormaninda ve orman cevresindeki otlaklarda yasayan orman fili, savan filine gore cok daha kucuktur. Gabon'un Lope ormaninda bir fil ailesi.
Orman fili gibi orman mandasi da, Afrika yaban mandasina nazaran cok daha kucuktur ve kizila calan rengiyle bambaska bir hayvandir.
 
Afrika’da yagmur ormanlarina bati Afrika’nin guney sahillerinde ve Uganda’nin batisindan Atlantik okyanusuna kadar uzanan Kongo nehri havzasinda rastlanir. 4700 kilometre uzunlugu ve saniyede 41,000 metrekupluk akis hacmiyle dunyanin en buyuk ikinci nehri olan 3,700,000 kilometrekarelik Kongo havzasinin  cogu yagmur ormaniyla kaplidir. Afrika yagmur ormanina, cok kurak bir mevsimin olmadigi ve yillik ortalama yagisin en az 1300 mm oldugu yerlerde rastlanir. Yaklasik 1000 metreye kadar yetisen orman dusuk rakim ormani, 1000-1500 metre arasindaki orta rakim yagmur ormani (ki bu tip orman Afrika’daki en tehlike altindaki ormandir. Kibale bir orta rakim ormanidir) ve 1500 metrenin uzerinde de yuksek rakim veya dag yagmur ormani bulunur. Dunyanin her yerinde oldugu gibi, Afrika’da da yagmur ormani kitanin en zengin dogal ortamidir. 5 veya daha fazla katmandan olusan, bazi agaclari 50-60 metreye varabilen, icinde 25,000’in uzerinde bitki turu, yuzlerce memeli, kus ve surungen turu ile yuzbinlerce bocek turunun yasadigi yagmur ormani, dunyanin en muhtesem dogal ortamidir. Belki de en sasirtici olan, bu inanilmaz cesitliligi barindiran yagmur ormaninin uzerinde yetistigi toprak, dunyanin en verimsiz topraklarindandir. Fakat yagmur ormaninin bitkileri topraktaki ve yagmurun ormanin ust katmanlarindan akittigi mineralleri en verimli sekilde kullanarak, buyuk boyutlara erisebilirler. Hizla yetisip olen otlarla kapli savanlarin tam tersine, tropik ormanda minerallerin cogu bitkilerin govdelerinde saklidir ve orman agaclari ve bitkileri otoburlara karsi bircok savunma mekanizmasina sahip olduklari icin, ormanda savanalardaki gibi yuzlerce antilop, fil ve diger canlilara rastlanmaz. Yine de evrim sayesinde sayisiz canli bu mekanizmalarin ustesinden gelmeyi basarmistir ve buyuk sayida olmasa da, orman da bircok turden canliya rastlanir.
Tahmin edilenin aksine, bircok tropik ormanin alt kisimi yogun bir bitki ortusu ile kapli degildir. Tam aksine, sik agac ortusu nedeniyle alt kesimler cok golgelikdir ve fazla bitki yetismez. Ama ormanin icinde bir agac devrildigi ya da bir nehir veya bir yol gectigi zaman, gunes isigi agaclarin alt kesimlerini aydinlatabilir ve o zaman cok yogun, “panga” denilen pala tipi bicaklar olmadan gecilmesi imkansiz olan bir bitki ortusu alt kesimleri kaplar. Ormanin boyle gunesli kesimlerinde bir baska dikkati ceken de, sayisiz bocek turu, ozellikle de inanilmaz guzellikteki kelebeklerdir. Bu bocekler bircok bocekcil kus turunu, bol yesillik de ormandaki otoburlari ceker ve ormanin icindeki bu acikliklar, hayvanlari gozlemek icin ideal yerlerdendir. Her ne kadar yagmur ormaninda buyuk hayvan suruleri olmasa da, yere yakin bitkilerle beslenen duiker denilen orman ceylanlarina, orman domuzlarina, zurafanin en yakin akrabasi okapiye, bongo ya da orman antilopuna, orman filine ve orman mandasina rastlamak mumkundur. Yenilebilir bitkiler savandaki gibi genis alanlari kaplamadigindan ve yogun bitki ortusunde hareket etme kolayligi acisindan, ormandaki bircok otobur savandaki benzerlerinden daha kucuktur. Bunlara en iyi ornek, acik otlaktaki hemcinslerinin yarisi kadar olan yaban mandalari ve filler ile, en kucugu bir tavsan buyuklugunde olan orman antiloplaridir. 
  Cok kisinin dusundugunun aksine, bu ormanlar bastan asagi yilanlarla dolu degildir. Ornegin inceledigim Gabon’daki Lope ormaninda baldir kalinliginda, 2 metre uzunlugunda ve 5 santimlik dislere sahip Gabon engeregine ara sira rastlanir ama, gunlerimin hemen hepsini ormanda gecirmeme ragmen ne bu ture ne de baska bir yilana rastlamadim. Yagmur ormaninda bir yilanla en yakin karsilasmam, gerdigim kus aglarindan birine bir puffadder yilaninin takilmasi sonucu oldu. Pusuya yatarak avinin gecmesini bekledigi icin bircok yilanin aksine bilmeden uzerine gelen insanlardan kacmayan bu tur, bu yuzden Afrika’da yilan zehirlenmesi olumlerinin cogunun nedenidir. Yine de oldurmek istemedigimden dolayi bez eldivenimle agdan cikardigim bu yilan, benden o kadar cekmesine ragmen fazla saldirgan degildi. Oyleki zehir dislerinin etrafina dolanmis agi cozmek icin elimi agzina sokup katlanmis zehir dislerini actigimda bile fazla bir tepki gostermedi ve otlarin arasina firlatir firlatmaz korkuyla benden uzaklasti. Goruldugu gibi yilanlar kotu unlerini hak etmemislerdir ve cogu zehirsiz olan ve bircok kemirgeni avlayarak insanliga buyuk faydalar saglayan bu hayvanlar malesef bizden cok cekmis ve cekmektedirler. 
            Yilanlara karsi duydugumuz bu icgudusel korku, suphesiz ki bir zamanlar agaclarda ve orman zemininde yasamis olan ve benzerleri halen Afrika’da bulunan atalarimizdan gelmektedir. Bunlar, Afrika tropik yagmur ormaninin en karakteristik ve avlanmadiklari surece en sik rastlanan canlilari olan primatlardir. 30’un uzerinde primat turunun bulundugu Afrika yagmur ormanlari, gunumuzde evrimsel acidan en yakin akrablarimiz olan sempanze, cuce sempanze ve gorili de barindirir. Maalesef bu insansi primatlarin hepsinin soyu tehlikededir ve dogada sadece birkac bin tane kalmis olan bu turlere, cogu ormanda rastlamak hemen imkansizdir. Ote yandan, Kibale gibi avlanilmadiklari ormanlarda, maymunlar en sik rastlanan canlilardir ve onlarcasi butun gun bir agactan digerine hareket ederek yiyecek ararlar. Bircok kisi gibi bence de bu maymun suruleri Afrika tropik ormanin en hos ve eglendirici goruntulerindendir. Bu primatlarin cogunlugu meyve ile beslenirken, daha kucuk turler bocekleri tercih eder ve zor sindirilebilen bitki kisimlarini sindirebilmek icin ineklerinki gibi 4-bolmeli mideye sahip olan kolobus maymunlari, yuksek selulozlu yapraklari yerler. Bunun yaninda sempanzelerin geyikleri ve maymunlari avladigina da rastlanmistir. 
Afrika yagmur ormaninda beni en etkileyen tecrube, suphesiz genetik yapimizin %98’ini paylastigimiz ve evrimsel acidan bize en yakin tur olan sempanzeyle dogal ortaminda ilk karsilasmam olmustu. Avlanmadigi icin insanlardan fazla korkmayan sempanzelerin bulundugu Kibale ormaninda bir gun kus sayimi yaparken, aniden cok yakindan gelen bir sempanze cigligi ile yerimden sicradim ve hizla bagrislarin geldigi yone dogru kostum. Devrilmis bir agacin arkasinda, bir disi ve uc erkek sempanzeyle karsilastim. Daha onceden beni hic gormedikleri icin hemen kacmaya basladilar ama arkadaki disi bir an durdu ve donup gozlerimin icine bakti. O an tuylerim diken diken oldu. Bir an icin bes milyon yil oncesine gitmis ve Afrika yagmur ormaninda yasamis olan insanin atasiyla goz goze gelmistim sanki. Iste o zaman kendimi onlardan biri gibi hissettim ve insan-hayvan ayrimin bir esasinin olmadigini ve insanin da evrimsel surekliligin bir parcasi oldugunun bilincine tam anlamiyla vardim. 
GABON VE GORILLER
Mbwana ile yogun ormanda yavas yavas yuruyor ve orman kuslariyla diger canlilarini inceliyorduk. Son iki gun icinde sansimiz yaver gitmis ve minyatur orman filini, orman mandasini, seytani kolobus maymununu (simsiyah olmasi nedeniyle), buyuk beyaz burunlu maymunu, 1,300 bireye varan gruplariyla tum yagmur ormanlarindaki en buyuk memeli toplulugunu olusturan, babunlarin rengarenk yuzlu akrabasi olan mandrilleri ve avlanmaktan korktuklari icin gorulmeleri Kibale’ye oranla cok daha zor olan sempanzeleri gormustuk. Ama Lope ormaninda gecirdigim son saatte, en inanilmaz karsilasma gerceklesti. Bir cikolata sirtli yalicapkinina bakmak icin durmustum. Aniden Mbwana elini omuzuma koydu. Donup yuzune baktiginda, ifadesinden ne gordugunu anlamistim. Gosterdigi yere baktigimda, 20 metre ileride, calilarin arasinda beslenen orman gorilini gorunce, neredeyse mutluluktan aglayacaktim. Dag gorili ya da sempanzenin aksine Afrika’nin heryerinde avlandigi icin insanlardan korkan bu canliyla karsi karsiya gelmek, hayatimin en buyuk surprizlerindendi. Insanlara alismadiklari icin dogal ortaminda gormesi neredeyse imkansiz olan bu muhtesem canli, kestane rengi alni ve kisa killariyla Dogu Afrika’nin dag gorilinden acik sekilde farkliydi. Aniden bizim farkimiza vardi ve hemen kol ve bacaklarinin uzerinde dikildi. Gergin oldugu bir saga bir sola sallanmasindan anlasilan muazzam goril, killarini kabartmis ve urkutucu bir hal almisti. Gumus sirtli bir erkek oldugundan, kesinlikle etrafta disiler ve yavrulari vardi ve bizim varligimizi bir tehdit olarak algilamisti. Ben heyecan icinde fotograf cekerken, en sonunda sabri tasti, ayaga kalkti, kukredi ve tum kudretiyle gogusunu yumrukladi. O an bacaklarim kaskati kesildi. Bir an bu 200 kiloluk erkek gorilin bana saldirip butun kemiklerimi kiracagini dusundum. Ama bu zararsiz dev, yuzyillardir gorillerin ne kadar yanlis anlasildigini ve haksiz yere kana susamis King Konglar olarak resmediklerini gostermek istercesine, hizla yesilligin icine daldi ve gozden kayboldu. O bizden bizim ondan korktugumuzun on misli korkmus, patronun kim oldugunu gosterdikten sonra, erkekligin geregini yerine getirerek ortadan kaybolmustu. Yine de tum heybetiyle bu goril hafizama ebediyen kazindi. Gogsunu yumruklamasinin gokgurultusunu andiran sesi hala kulaklarimda yankilaniyordu. 
Ne korkunctur ki boylesine ender ve nefes kesici canlilari barindiran yagmur ormani, dunyanin en hizla yok edilen dogal ortamidir. Her ne kadar Afrika’nin kalbindeki Kongo ormanlarinin buyuk bir kismi halen bozulmadan duruyorsa da, giderek artan nufus ve Asya’daki ormanlarin cogunu yok eden ve Amazon havzasini da testere altina yatiran kereste tuccarlarinin gozlerini simdi de Afrika ormanlarina dikmesi nedeniyle kitanin bu essiz ormanlarinin gelecegi mechuldur. Bunun yaninda, petrol ve komurun kullanilmasi sonucu ortaya cikan karbondioksitten kaynaklanan kuresel isinma nedeniyle, gezegenimizin sicakligi giderek artiyor ve bu yuzden kuraklasan Afrika’nin ormanlari da hizla ortadan kalkiyor. Ayrica, ormanin cevresinde yasayan insanlarin agaclari kesmelerinin yaninda ormanin cevresindeki otlari atese vererek bu yanginlarin ormanin kenarini da yakmasi sonucu her yil yuzlerce kilometrekare orman yokoluyor. Eger bir an once Afrika’nin ormanlari korunma altina alinmazsa, bu essiz cesitliligi yok etmenin yaninda evrimsel acidan en yakinlarimizi da dogadan silecegiz.
PRIMATOLOG RICHARD WRANGHAM'LA BIR ROPORTAJ
-Sayin Profesor Wrangham, bircok biyologun, ozellikle sizin gibi ekoloji ve davranis bilimi uzerinde calisan bilimadamlarinin  dogaya karsi ilgilerinin cocukluklarinda basladigi iyi bilinir. Mesela Charles Darwin daha cok kucuk yaslarda bocek ve tas koleksiyonu yapmaya ve kus gozlemeye baslamisti. Sizin dogal tarihe karsi ilginiz ne zaman ve nasil basladi?
12 yasinda kus gozlemeye basladim. Ingiltere’nin dogasinda dolasmak cok hosuma gidiyordu ve 15 yasina geldigimde yazlarimi  Shetland Adalari’nda kus gozlemi kesif gezilerine katilarak geciriyordum.
-Sizin bu ilginizi tesvik eden bir sahis veya kurum oldu mu?
Bu ilgim ilk olarak ailemle doga yuruyuslerine cikmamla basladi. Ortaokulumun bir dogal tarih kulubu vardi ve ogretmenimiz in esliginde Ingiltere’nin cesitli bolgelerinde dogal kesif gezilerine gidebiliyorduk.
-Aileniz, akrabalariniz ve arkadaslarinizin bu ilginize tepkileri nasildi?
Ailem bu ilgimi cok dogal karsiladi ve kuvvetlice tesvik etti. 18 yasinda liseden mezun oldugumda, universiteye baslamama 9 ay vardi ve ailem benim Afrika’ya gitme istegimi tamamiyle destekledi. Afrika’da bir is bulmak icin sayisiz mektuplar yazdim fakat en sonunda ailemin bir arakadasi sayesinde Zambia’da bir gonullu arastirma  asistanligi buldum. Bu 9 ayi, Isvicre buyuklugunde ve icinde yuzden az kisi yasayan (ki bunlar da parkin gorevlileriydi) Kafue Milli Parki’nda, antiloplari inceleyen bir biyologa yardim ederek gecirdim. Burada bir kampta yasadik ve bu muazzam ve bircok hayvanla dolu  parkda arastirma yaptik. Bu tecrube hayatimin geri kalani icin buyuk bir ilham kaynagi oldu.
-Universitede ve doktora arastirmaniz icin hangi konu uzerinde yogunlastiniz?
Universitede zooloji uzerine yogunlastim ve doktoram icin de hayvan davranisi uzerine arastirma yaptim.
-Primat davranisi ve ekolojisiyle nasil ilgilenmeye basladiniz?
Lisans derecemi aldigimda Afrika’da uc ayri arastirma  tecrubem olmustu. Ilk olarak Kafue’ye, sonra bongolari (bir cins orman antilopu) korumak ve arastirmak icin Kenya’ya ve kostebekleri arastirmak icin (ki ilk kesif gezimiz daha onceden bilinmeyen bir altin renkli kostebek turu buldu) tekrar Kenya’ya gittim. Afrika’da memelileri arastirmaya devam etmeyi cok istiyordum cunku yasadigim essiz tecrubeleri hayvan davranisinin dogal yapisi uzerine yapilacak arastirmalarla birlestirme firsati vardi. Oxford’dan mezun olduktan sonra, taninmis sempanze davranisbilimcisi Jane Goodall’un kendisine arastirma asistani aradigini ogrendim. Bu buyuk bir sansti. Hemen basvurdun ve birkac ay sonra, 1970’in Kasim ayinda, Gombe’de ise basladim. Bir sene bu gorevi surdurdum ve daha sonra Jane Goodall’in ayarladigi bir bursla doktora egitimime basladim.
-Gombe’deki tecrubenizden kisaca bahseder misiniz?
1970 Gombe’de sempanzelerin insanlar tarafindan beslenmesinin kisitlandigi ilk seneydi. O yuzden sempanzeler zamanlarinin ancak kucuk bir kismini kampta beslenerek geciriyorlardi. Bu da bizim onlari dogal ortamlarinda  daha cok izleyebilmemiz demekti ve boylece gunlerini gercekten nasil gecirebildiklerini daha iyi ogrendik. Doktorami sempanzelerin davranis ekolojisi uzerine yaptim ve arastirma birimi olarak tum gun suren gozlemler gerceklestirdim. Bazen sabah 5’den aksam 8’e kadar suren uzun gunler gecirdim. Sempanzelerin gittigi yerlere gittim, yediklerini yedim ve kendimi onlardan biri gibi hissetmeye basladim. Sempanzeleri dogal ortamlarinda ki davranislarinin  sebeblerini anlamanin guzelligi yaninda, hicbir diger tur hayvana hissetmedigim kadar her sempanzenin ne kadar ozgun bir birey oldugunu farketmenin zevkine vardim. Diger ogrencilerle gecen her yemek sohbeti sempanzeler uzerineydi-mesela Jomeo ve Sherry’nin son gunlerdeki dayanismasi, Hugo’nun Gilka’ya karsi arkadascil davranmasi, Athena’nin gecen hafta nereye kayboldugu vs. Son derece heyecan verici bir kesif sureciydi fakat bu surec icerisinde hakim olan duygu bilime katki yapmanin tatmininden cok, bu kuslar, memeliler ve boceklerle dolu harika doga parcasinda, surekli harikulade seyler gorerek gunlerimizi gecirmenin inanilmaz heyecaniydi.
-Bati Uganda’dadaki Kibale Ormani’ndaki sempanze arastirma projeniz nasil basladi ve Kibale Ormani nasil bir milli park oldu? Ozetler misiniz?
Kibale Sempanze Projesi 1897 yilinda basladi fakat bu projenin kokenleri Kibale’de1970 Thomas Struhsaker tarafindan baslatilan primat calismalarina dayanir. Kendisi maymunlarla, ozellikle de Kirmizi kolobus maymunlarini arastirmis ve diger arastirmacilarin, ozellikle Ugandali ogrencilerin bu calismaya katilmasini tesvik etmistir. 1983-85 yillari arasinda da Gilbert Isabirye-Basuta sempanzeleri arastiriyordu. Ben bunu duyunca, Kibale’nin, Gombe ve Tanzanya ve Bati Afrika’da suren diger sempanze arastirmalariyla  karsilastirabilecek bir arastirma icin cok iyi bir firsat sundugunu dusundum. Ozellile de degisik bolgelerdeki bireylerin davranis farkliliklarini incelemek ve anlamak acisindan bu cok iyi bir firsatti. Kibale, ormanin verimliligini, bunun sempanzeler uzerine etkilerini ve ayni bolgedeki farkli gruplarin  iliskilerini incelemek acisindan cok ideal bir yerdi ve bunlar da benim arastirmamin kapsamini olusturdu.
Bu projeye basladiktan kisa bir sure sonra, bircok farkli sebepten dolayi ikinci bir sempanze grubunu turistlere  alistirmanin  (dogal ortaminda yasayan bir hayvanin insanlara alistirilmasi, insanlarin varligindan, tabi insanlar taciz edici davranislarda bulunmadikca, etkilenmemesi ve belli bir mesafeye kadar sanki insan yokmus gibi davranmasidir), gerek Kibale’yi koruma altina almak icin iyi bir sebep yaratmasi, gerekse benim calistigim grubu turistlerden  korumak acisindan iyi olacagini dusundum. Uluslararasi Dogal Hayati Koruma Dernegi bu projeyi tesvik etti ve 1991’de sempanze eko-turizm projesi nihayet basladi. Bunun Kibale’nin 1994 yilinda Orman Bolgesi’nden (ki boyle bolgelerde av ve agac kesimi serbesttir) daha iyi korunmaya sahip Milli Park statusune gecmesinde katkisi oldu. Sansliyiz ki Uganda Ormanlar Idaresi dogayi koruma acisindan iyi bir gecmise sahip.
-Siz arastirmalariniza basladiginiz zamanla gunumuz arasinda primat davranisi ve ekolojisi uzerine bilinenler arasindaki farkliliklar nelerdir? Bu dallarda son 30 yilin en onemli buluntulari neler oldu?
1970 yilinda primat davranis ekolojisi yeni baslayan bir daldi. Yaklasik 200 turden ancak 10 tanesi arastiriliyordu. Bu arastirmalar da bir turun yedikleri, grup yapisi ve dolastigi bolge gibi temel konular uzerineydi ve evrim ve dogal secim acisindan cok onemli olan, bireyler arasindaki strateji ve ureme basarisinin farkliliklari hakkinda hicbir bilgimiz yoktu. Gunumuzde yaklasik 100 turu bayagi iyi taniyoruz ve davranislarini ve bunlarin sebeplerini iyi biliyoruz. Yine de hala cok az tanidigimiz bircok tur var ve gidip bu turlerin yasamlarini arastiracak kararli ogrencilere cok ihtiyacimiz var. Mesela Zaire’de yasayan Baykus-suratli maymunu dogal ortaminda gormus olan hemen hemen hic kimse yok. Bu tur tek esli ve yerde yasiyor olabilir fakat bunu gidip birinin arastirmasi lazim.
- Sempanzelerde evrim, ekoloji ve davranisin iliskisine bir ornek verebilir misiniz?
Sempanzelerde en ilgi ceken davranislardan biri, ozellikle de Gombe ve Kibale gibi yerlerde, anneler bebekleriyle beraber tek baslarina yasarken, erkeklerin daha sosyal ve yakin gruplar halinde yasamasidir. Bu ilginc bir durum cunku yirtici hayvanlarin tehlikesi dusunulurse, annelerin korunma acisindan, daha iri olan erkeklerle beraber dolasmasi gerektigi dusunulebilir. Bunun boyle olmamasinin bir sebebi, yirtici hayvanlarin dusunuldugu kadar onemli bir tehdit olusturmamasi. Boylece disiler tek baslarina kalip yiyiecek icin olan rekabetden daha az etkileniyorlar. Fakat erkekler neden breabar dolasiyorlar? Bunun sebebi de buyuk ihtimalle sosyal rekabet. Erkeklerin rakipleriyle rekabet etmek ve ureme basarilarini arttirmak icin yandaslara ihtiyaclari var. Bu bakis acisi, geleneksel “yirtici hayvanlarin tehditi” bakis acisindan cok, tur ici rekabetin onemini ortaya koyuyor. Bu bir turun davranisinin ekoloji ve evrim tarafindan sekillendirilmesine iyi bir ornek.
-Sempanzelerde insan kulturlerinin paralleleri var mi? Sempanze gruplari arasinda “kulturel” farkliliklar nelerdir ve ekoloji ve diger faktorlerin bu “kulturler” sekillendirilmesi acisindan onemi nedir?
Sempanze “kulturleri”, gruplar arasinda cesitlilik gosteren geleneksel davranis yapilaridir. Yaklasik 20’nin uzerinde kultur ozellikleri gorulmektedir. Bunlarin arasinda beslenme aletleri (karinca ve termitlerin yuvalarina ve surulerine daldirilip sonra da agizla temizlenen beslenme sopalari, ceviz kirmak icin kullanilan tas ve kutukler, su birikintilerinden su toplamak icin agizda cignenip topak haline getirilen yaprak sungerleri), isaretler (bir erkegin ciftlesmeyi istedigini gostermek icin bir disiye bakarkak bir yapragi oksamasi, iki bireyin ellerini baslarinin uzerinde kavusturarak birbirlerini kasiyip kenelerden arindirmalari) ve sosyal davranislar (iki erkegin beraber bir disiyi diger erkeklerden sakinmalari) sikca gorulmektedir. Bazen bunlarin ekolojik sebepleri olmakla beraber (mesela termitlerin olmadigi yerlerde termit toplama sopalarinin olmasini bekleyemeyiz), ekolojinin disinda sebepler oldugu da bilinmektedir. Mesela yasadiklari bolgede termitler olmasina ragmen termit sopalari kullanmayan sempanze gruplari var. Hala tam olarak bu kulturel farkliliklari tam plarak nelerin tayin ettigini bilemiyoruz fakat geleneklerin tesadufen ortadan kalkmasinin ve yeni geleneklerin kesfedilmesinin onemi buyuk.
-Bilindigi gibi Zaire’de (artik demokratik Congo Cumhuriyeti) “Bonobo” veya “Cuce sempanze” diye bilinen ikinci bir sempanze turu var. Maalesef ozellikle de bu ulkedeki en son olaylardan sonra bu tur buyuk tehlike altinda ve bireylerinin  sayisi yuzlerle sayiliyor. Bonobolarin diger insansi primatlar (goril, sempanze, orangutan) ve insanlarla benzerlikleri ve farkliliklari nelerdir?
Bonobo cok ilginc bir tur cunku fiziksel yapilari ve bircok davranis ozellileri sempanzeye cok benzemesine ragmen, daha az saldirgan bir tur ve sosyal yapilarinda, ozellikle de anlasmazliklari cozumleme ve bireyler arasindaki iliskileri pekistirmede, ureme amaci olmayan cinsel iliskinin rolu cok buyuk. Bu insan disinda baska hicbir turde bu derecede gorulmuyor. Her ne kadar insanin sempanzeden turedigi biliniyorsa da ve bizim turumuzun davranis yapisi bonobodan cok sempanzeninkine benziyorsa da, sempanze ve bonobolarin davranis farkliliklarini arastirip anlamanin, bizim kendi turumuzun davranis yapisindaki siddet ve cinselligin karisimini anlamak icin cok onemli olduguna inaniyoruz. Bu cok ilginc ve heyecan verici bir arastirma konusu.
-Diger primatlarin, ozellikle de insansi primatlarin uzerinde yapilan arastirmalar bize kendi turumuz hakkinda neler ogretti? Bu dalda, ozellikle de biyolojinin davranis ve sosyal yapiyi sekillendirme acisindan onemini vurgulayan sosyobiyoloji dali hakkinda, sik rastlanan yanlis anlamalar nelerdir?
Maalesef davranisin biyolojik yonden incelenmesine bazi cevrelerde uzun zamandir buyuk bir direnis gorulmekte. Bu direnisin sebebi bir yanlis anlamya dayaniyor. Bircok kisi bir davranisin biyolojik bir temeli olmasinin bunun degistirilemiyecegi anlamina geldigini saniyor. Fakat bu hatali bir bakis acisi. Mesela savasin kokeninin diger canlilar arasindaki yasam bolgesi catismalarina dayanmasi bakarak  “Insanlar savasmadan duramaz cunku bu dogamizda var” diyemeyiz. Her birey kendi secimini yapmakta ozgurdur ve biz biyolojik temelimize tamamen bagli kalmak zorunda degiliz. Sempanzelerin tur olarak  saldirgan egilimleri olmakla beraber (akraba olmayan diger sempanzelere karsi) ayni zamanda bireyler arasinda hassas iliskiler ve baglar da var. Bireyler arasinda siddetin nasil, ne siklikta ve ne kuvvette ortaya konuldugu tamamiyle sartlara bagli. Onlarin acisindan bu tamamen stratejik ve uygun bir davranis bicimi cunku uzun capta yasam bolgelerini korumalarinaive disilerle ciftlesmelerinde daha basarili olmalarini sagliyor. Insanlarda da, erkeklerdeki siddetinbenzer kokenleri var. Ktabim “Seytani Erkekler” sempanzelerin ve insanlarin davranislari arasindaki benzerliklere dikkat cekiyor ve bu turlerin erkeklerinde genel olarak gorulen siddetin benzer temelleri oldugunu savunuyor. Yani bizim turumuzun erkeklerinde kalitsal olarak aktarilan, firsatci ve stratejik uygunlugu olan siddete karsi bir yatkinlik var. Tabi bu, her ozellik gibi bireyden bireye farkli miktarlarda mevcut. Fakat bu demek degilki bu siddet dogru birsey. Yapmamiz gereken arastirma yoluyla bu problemin farkina varip iyice anlamak cunku ne kadar iyi anlarsak o kadar iyi kontrol edebiliriz. Bireyler eger siddetin kokenini anlayip bunun bir cozum olmadiginin farkina varirsa, kendileri bunu bastiracaktir. Boylece bircok yoresel veya ulkeler arasi catisma, kadinlara karsi siddet, fanatik saldirganlik ve bircok diger siddet kokenli durumu azaltmak acisindan onemli bir adim atmis olunucaktir.
-Biliyoruz ki bir bolgeyi korumak sirf bir turu korumakta cok daha onemli. Yine de insansi primatlar gibi yasamak icin buyuk ve dogasi bozulmamis bolgelere ihtiyac duyan “kapsayici turleri” koruyarak butuk miktarlarda  alan ve bircok diger turun korunmasinin mumkun oldgu bilinmekte. Afrika’da cevre koruma, ozellikle de goriller, sempanzeler ve bonobolar acisindan ne durumda? Afrika’da buyuk bir hizla artan insan nifusunun cevre koruma uzerine etkileri nelerdir?
Bu turlerin Afrika’da cevre koruma acisindan onemi cok buyuk cunku onlarin insan evrimini anlama acisindan oneminin yaninda, bircok insan bu turlerle baglarimizin farkinda ve onlara karsi buyuk bir yakinlik duyuyor. Bu yuzden onlari gormek ve korumak istiyorlar. Bu turlerin yasama alanlari cok buyuk ve bircok diger turun yasama alanini kapsiyor ki bu da demekki bu turleri korumak Afrika’da cevre koruma acisindan cok onemli ve faydali.
Butun Afrika’daki en buyuk tehdit surekli artan insan nufusunun dogal ortamlari yok etmesi ve maalesef bunu onlemek cok zor. Yapmamiz gereken biyolojik ve Afrika’nin gelecegi acisindan onemi olan bolgeleri tayin edip bir an once koruma altina almamiz. Bu da turlerin  dagilimi ve yasam ihtiyaclari  hakkinda cok iyi bilgiye sahip olmak ve onlari korumanin en pratik yollarini bulmak demek oluyor. Bunlar dogal miraslarini korumak isteyen her ulke icin gecerli.
-Gunumuzde Afrika’nin cogu icin gecerli olan fakirlik, siddet ve hizli nufus artisi kisirdongusunun sebepleri nelerdir ve bunu degistirmek icni neler yapilabilir?
Afrika’nin herseyden cok ihtiyac duydugu bir orta tabakadir. Bunun yaninda bircok ulkede kurumlar kisa omurlu oldugu icin uzun capli planlar yapmak pek mumkun olmuyor. Uganda gibi birkac Afrika ulkesinin daha az cocuk yaparak kucuk aileyi hedefleyen ve giderek buyuyen bir orta tabakasi var. Bunun yaninda bu ulkeler gelecegi feda ederek hemen koseyi donmektense, kaynaklari korumayi hedefleyen politikalar guduyorlar. Sirf madenler ve ormanlar gibi dogal kaynaklari tuketmektense, uluslararasi ticareti gelistirip yurtici endustrinin buyumesini destekleyen politikalar hem Afrikalilara hem  de Afrika’nin dogal mirasina uzun vadede buyuk faydasi olacaktir.
-Bu konularda endise duyan ve yardim etmek isteyen birisi ne yapabilir?
Afrika’ya ya da herhangi bir yere gitmeye imkanlari elveren birisi, ilk olarak bir bolge hakkinda bilgisini arttirip, sonra da kendi hedeflerini tayin ederek buyuk katkilarda bulunabilir. Bireysel girisimin onemi cok buyuk. Cok az taninan bircok yasam bolgesi ve tur var. Bir turun korunmasina katkida bulunarak, bir bolgeyi arastirarak, yoresel bir okulla veya dernekle beraber calisip destekde bulunarak ya da bir tanidiginizi bu konularda tesvik ederek buyuk fayda saglayabilirsiniz. Eger kendiniz gidemiyorsaniz, bir bolgedeki bir okulla veya dernekle baglanti kurup, kendi bolgenizdeki bir okul veya dernegi bu iliskiye sokarak, ihtiyac bolgesindeki cocuklari tesvik edip oradaki cevre korumaya buyuk katkilarda bulunabilirsiniz.
Kurak Bozkirlar
Giris