8. DUNYANIN EN GUZEL HICLIGI: NAMIB COLU
        Bircogumuz icin colu lafi bile korkutucu, urperticidir. Cehennemi sicak, bir damla suyun olmadigi, ucsuz bucaksiz, yasama imkan vermeyen bir bosluk belirir hayalimizde. Halbuki, dogayla ilgili bircok onyargi gibi, bu da son derece yanlistir. Bircok col, degil cansiz, tam tersine baska hicbir yerde bulunmayan bircok canliyla doludur. Dunyanin en zorlu yasam ortamlarindan birine uyum saglamis bu canlilardan etkilenmemek de mumkun degildir. Tum su ihtiyaclarini havadaki sisten karsilayan boceklerden, kumun icinde yuzen kertenkelelere, sadece iki yapraktan olusan ve binlerce yil yasayan bitkilerden yuzlerce kiloluk yuvalar insa eden serce buyuklugunde kuslara kadar, collerde sayisiz buyuleyici canliya rastlamak olasidir.

        Ama beni en cok, colun bir cok insani dehsete dusuren yalinligi etkiler. Masmavi bir gokyuzunun altinda, her yonde sonsuza dogru uzayip giden duzlukler, insana benzersiz bir huzur verir. Ne de olsa, 6 milyar insanla dolu olan gezegenimizde, her yone bakinca baska insan gormedigimiz kac yer vardir? Bu yalnizlik huzur verici oldugu kadar, aydinlaticidir da. Boyle bir boslukla karsi karsiya kalan bir insan, uzerine yogunlasabilecegi herhangi bir cisimden yoksun oldugu icin kendine doner. Bir bakima col benligin aynasidir ve colde tek basina olan bir insan, kendini sorgular, kendiyle yuzlesir.
        Yine de bu yalinlik hiclikle karistirilmamalidir. Coller, bircok cok dayanikli, ozgun canliya ev sahipligi de yaparlar. Buna ragmen, bazilari dunyanin en zorlu kosullarinda yasayan bu canlilar bile, insan karsisinda savunmasizdir. Bu zorlu kosullarda, kisitli olan kaynaklari sonuna kadar zorlayarak hayatta kalabilen bu turler icin en ufak bir degisiklik, cok olumsuz sonuclar yaratabilir. Col ekosistemleri, genellikle degisikliklerden cabuk etkilenirler. Colde susuzluga dayanikli birkac bitki turu, tum yasam sisteminin temelini olustururur ve suyun cok az olmasi nedeniyle, yok edilen bir bitkinin tekrar buyumesi, onlarca yili alir. Bircok insan colu sadece bir kum yigini olarak gordugunden, nereye bastigina dikkat etmeden yurur, arazi araclariyla tum bitkileri yok eder ve bilmeden bir bolgenin canli agini parcalayip mahfederler. Bu yuzden dunyadaki bircok col canlisinin soyu tehlikededir.
        Iste bu yuzden, “Yokolan Turlerin Izinde Afrika” gezimin en onemli bolumlerinden biri, dunyanin en eski ve en kuru collerinden biri olan Namib colune gitmek ve bu ekosistemi incelemekti. Isminin bile insanin zihninde kesfedilmemis, uzak diyarlari cagristirdigi Namibya’ya gitmek esasinda pek de zor olmadi. Cape Town’dan ucaga bindikten 2.5 saat sonra Namibya’nin kalbi, baskent Windhoek’deydim.
Bu kisa ucak yolculugu esnasinda bile Namib colunun nefes kesen guzelligi gozden kacmiyordu. Hemen hic nem olmadigi icin colun uzerinde tek bir bulut da yoktu ve butun ucus suresince bu vahsi yalinligi doya doya seyrettim. Namibya-Guney Afrika Cumhuriyeti sinirini olusturan Orange River (Portakal Nehri), bolgedeki tek su kaynagiydi. Yuzlerce kilometre, hilal seklinde kum tepeleri, uzerinde hicbir seyin yetismedigi ve ruzgar ile kumun fantastik sekillere soktugu ciplak kayaliklar ve 200 metreye varan kum yiginlariyla kapliydi. Renkler portakaldan pembeye, saridan eflatuna, kirmizidan erguvaniye durmaksizin degisiyordu. Herhalde dunyanin baska hicbir yerinde, yalinligin cesitlilikle bu kadar iyi birlesimine rastlanmaz. Ucaktan bu kadar guzel gozuken colu yakindan gormek kimbilir nasil olacakti?
Colun okyanusla birlestigi Walvis Bay’a inerken, Namib colunun muazzam boslugunun farkina cok daha iyi vardim. Yuzlerce kilometrekarelik colun icindeki birkac bina, plajda kumlarin arasinda kaybolmus Lego parcalarini andiriyordu. Kumda cizilmis bir cizgiyi andiran inis pistinin etrafindaki birkac insan da, colun sonsuz oldugu izlenimini arttiriyordu. Bir an Windhoek yerine Walvis Bay’de inmeyi dusundum. Colun cekiciligine direnmek cok guctu. Son anda bundan vazgectim. Windhoek’de islerimi halledip sonra buraya gelmek daha pratik olacakti. 1890’da Almanlar tarafindan kurulan Windhoek, ulkenin ortasinda, sicak col ruzgarlarini durduran tepelerin arasinda kurulmustur. 1990’da Guney Afrika Cumhuriyeti’nden bagimsizligin elde edilmesiyle baskent haline gelen Windhoek, gunumuzde Alman koloni mimarisinden ornekler de bulunduran modern bir sehirdir. Yine de ben bir an once buradan ayrilmaktan memnundum cunku Namib colu beni kendine cekiyordu.
 
 
Cole en iyi uyum saglamis canlilardan olan bir springbok antilobu.
        Namibya’da Namib Colunun yaninda, bir o kadar unlu Kalahari colu de bulunur. Yaklasik 930,000 km2lik bir alana sahip olan Kalahari, Botswana’nin cogunu, Namibya’nin guneydogusunu ve Guney Afrika Cumhuriyeti’nin kuzeybatisini kaplar. Her ne kadar “col” olarak anilsa da, Kalahari’nin buyuk bir kismi teknik acidan bir col degil, “columsu step”dir. Yillik ortalama yagisin 250 mmnin altinda oldugu bolgeler teknik olarak col sayildigindan, yilda yaklasik 500 mm ortalama yagmurun yagdigi Kalahari’nin cogu bu tanimin disinda kalir. Her ne kadar Kalahari’de toprak son derece kuraksa da, bunun sebebi yagisin yoklugu degil, kumlu topragin yagan yagmuru gecirerek yuzey de su tutamamasidir. Yine de topragin derinliklerine akan bu su, bu bolgeye uyum saglamis bircok uzun koklu bitkiye ve bunlarla beslenen sayisiz canliya hayat verir. Bunun yaninda, binlerce yildir bu topraklarda yasamis avci-toplayici San insanlari da, bu ozellige sahip bitkileri iyi tanirlar ve en kurak yillarda bile su tutan bitki koklerini kazip cikararak hayatta kalabilirler. Bu yuzden Kalahari, Sahara gibi gercek bir colden cok, Kenya’nin Samburu bolgesindeki kurak, agacli duzlukleri andirir.
 
Her turlu ortamda yasayabilen ve Namib colu civarinda da gorulebilen bu ratel veya bal porsugu, bircok canli gibi trafigin kurbani olmus.
Colde gecen tum olaylarin hikayesi kumda yazilidir. Boceklerden kilic boynuzlu antiloplara kadar tum canlilar biraktiklari izlerden tanimlanabilir.
        Namib colundeki ilk hedefim Sossusvlei’ydi. Dunyanin en yuksek kum tepelerinin oldugu soylenen bu bolgedeki kum yiginlarinin yuksekligi 300 metreyi bulur. "Vlei", Afrikaan dilinde (Felemenkce ve Ingilizce’nin karisimi olan Guney Afrika’nin dili), “Mevsimlik akarsuyun doldurdugu golet” anlamina gelir. Ozellikle kurak bolgelerde gorulen vleilerin en guzel orneklerinden biri de Sossusvlei’dir. Sadece en yagisli yillarda akan Tsauchab nehri, kum tepelerinin arasindan gecerek Sossuvlei’de son bulur. Doldugu zaman kum tepelerinin ortasindaki bir goleti dolduran ordek, flamingo ve diger su kuslariyla garip bir goruntu olusturan bu vlei, genellikle sadece beyaz bir mineral tabakasiyla kaplidir ve Tsauchab nehrinin kuru yatagi, buraya giden tek yolu olusturur.
        Nama dilinde “Hicbir seyin olmadigi yer” anlamina gelen Namib, ilk bakista dogru bir tanimlama gibi gozukse de, dikkatle bakinca, bu zorlu colun bile ne kadar cok ozgun canli turu barindirdigi ortadadir. Bunun en guzel orneklerine Sossusvlei ve cevresinde rastladim. Sossusvlei’ye gitmeden onceki aksam arkadasim Sven ile kurdugum kampin cevresinde ilk dikkatimi ceken, kumun uzerinde hizla kosusturan Tenebrionid bocekleriydi. Kinkanatlilarin Tenebrionideae ailesine dahil olan bu boceklerin bir bolgedeki en cok turune Namib Colu’nde rastlanir. Kurakliga cok uyum saglayan, kara misketleri andiran bu canlilar, ayni zamanda da bocekler dunyasinin en hizli canlilarindandir. Bu inanilmaz bocekler saniyede yarim metreye varan bir hizla kosarlar ki bu bir insanin saatte 300 km kosmasina denktir. Hizi nedeniyle "Ferrari bocegi” diye anilan bir turu de barindiran bu ailenin Namib Colu’nde yasayan bireyleri, ruzgarin surukledigi olu bitki ve canli parcalariyla beslenir. Son derece kurak col ortamina mukemmel uyum saglamis olan tenebrionidlerin bazi turleri, ornegin Onymacris unguicularis, Namib colunun okyanusla olan kiyi kesimini her sabah kaplayan yogun sisten faydalanmayi ogrenmislerdir. Sabahlari kiclarini havaya diken bu boceklerin arka kisiminda yogunlasan sis suya donusur ve damla damla agizlarina akar. Bu dogal uyumun essiz orneklerindendir. Bu canlilarin dunyasinda suyun bu kadar onemli olmasi, benim bu hizli bocekleri fotograflamami da kolaylastirdi. 10 dakika ugrasip dogru durust bir fotograf cekemedikten sonra, en sonunda aklima bocegin onune tukurmek geldi. Daha tukurugum yere deger degmez, col ortaminda son derece ender ve kiymetli olan suyla karsilasan bocek hemen o yone dondu ve 3 saniye durarak tum suyu icti. Ben de firsattan istifade hemen bu ani fotografladim.
Namib colundeki hayvanlar boceklerle sinirli degildir tabi. Suyun uzerinde yag gibi kayan yilanlardan, en cetin antiloplardan olan kilic boynuzlu antiloplara kadar bircok canli Namib colunu kendine mekan edinmistir. O gece bunlarin en ilginclerinden biri kampimiza misafir oldu. Pisirmekte oldugumuz tavugun kokusunu alan bir yarasa kulakli tilki, aninda 10 metre ilerimizde belirdi. Gunduz sicagini serin kovugunda uyuyarak geciren bu sempatik hayvan, gecenin serinliginde avlanir. Namib colunde nem orani sifira yakin oldugundan, geceleri bir cok colde oldugu gibi bayagi soguk olabilir. Bu ilginc hayvan, her ne kadar bir sure bizi atlatmaya calisdiysa da, en sonunda pes etti ve tekrar tenebrionid boceklerinin, kucuk kertenkelelerin ve col kostebeklerinin pesine dustu.
        Ertesi gun buyuk bir heyecanla, Sossusvlei’ye dogru yola cikdik. Gecenin karanliginda baslayan yolculugumuz, safagin sokmesiyle  gercekustu bir ruyaya donustu. Sayisiz kum tepesinin, ruzgarin kaldirdigi toz bulutunun altinda surekli sekil degistirdigi, renklerin durmadan birbirine donustugu, bir baska dunyadan gelmis canlilari andiran kilic boynuzlu antiloplarin kum firtinasi icinde bir gorunup bir kayboldugu, buyuleyici, urpertici ve essiz bir dunyaydi bu. Colun bu yalin esrarengizliginin esine dunyanin baska hicbir yerinde sahit olmadim. Ama en muhtesemi, kum tepelerinin ardindan dogan gunesi izlemekti. Birkac saniye icinde col pembe, mor, kirmizi, turuncu, eflatun ve daha baska sayisiz renkten renge girdi. Alabildigine uzanan kum tepeleri, surekli degisen renkleriyle, birbirlerine sarilmis vucutlari andiriyorlardi. Hicligin bu kadar guzel oldugu baska bir mekan var midir acaba?
 
Flamingolar Namib colunun kiyisinda yer yer gorulur.
Havalanan flamingolar, doganin en zarif goruntulerindendir.

        Maalesef buradan da ayrilma vakti geldi ve ertesi gun colle hic bagdasmayan bir canliyi gormek icin Atlantik Okyanusu’nun kiyisina kadar yuzlerce kilometre katettik. Colun okyanusla kucaklastigi Namib colu kiyilari, ayni zamanda dunyanin en verimli okyanus ekosistemlerinin birini de barindirir. Antarktika’dan gelen soguk Benguela akintisi sayesinde, Afrika’nin guneybatisi, ozellikle de Namibya’nin acigindaki deniz, sayisiz okyanus canlisini barindirir. Bunlar mikroskopik planktondan, balinalara ve foklara kadar buyuk bir cesitlilik sergiler. Biz de Cape Cross’daki, onbinlerce kurk fokunu barindiran bir koloniyi gormeye gittik. Cikardiklari gurultu ve koloniyi saran yogun koku nedeniyle biraz sersemlediysem de, bu bombos colun sahilindeki bu canli yogunluguna duydugum hayranligi azaltmadi. Inanilmaz bir goruntuydu. Binlerce fok yuzuyor, daliyor, kavga ediyor, ciftlesiyor, uyuyor ve haykirislariyla Cape Cross’u sarsiyordu. Denizin bereketinin canli ornekleriydi kurk foklari ve bu yasam yogunlugundan ayrilmak cok guc oldu.
        Bir sonraki gun, Namib colunun belki de en ilginc canlisini gormek icin tejrar ic kesimlere donduk. Bu yuzlerce hatta binlerce yil yasayabilen ve sadece iki yapraktan ibaret ve “Welwetsh’in (bitkiyi bulan kasif) mucizevi canlisi” anlamina gelen Welwetschia mirabilis bitkisiydi. En kurak, taslik collerde bile yetisebilen bu bitki, kurakliga en iyi uyum saglamis canlilardandir. Iki yapraginin surekli bolunmesiyle buyuyen bu bitki, birkac santimetre buyuklukten baslayip, cevresi birkac metreyi bulan, binlerce yillik bir bitki haline gelebilir. Dunyanin en zorlu ortamlarindan birinde kipirdamadan yuzlerce yil gecirmis bir canliyla ilk karsilasmamda, benligimi hayranlikla karisik bir saygi duygusu kapladi. Hayatimda ilk kez bir bitkiye saygi duyuyordum. Herhalde Welwetschia mirabilis kadar saygiyi hakeden baska bir bitki yoktur.
        Namib colunun en etkileyici canlisini gormem ayni zamanda bu coldeki arastirmamim son gunu demekti. Gezegenimizin en zorlu, en acimasiz ama ayni zamanda da en guzel, en etkileyici ve en gizemli ekosistemlerinden birine sahit olmustum ve bircoklari gibi ben de colun cekimine kapilmistim. Biliyordum ki Namib colunde gecen bu hafta, gelecekteki bircok haftanin sadece ilkiydi.

Kum Tepeleri

        Col denince, cogumuzun aklina kum tepeleri (Ingilizce “dune”) gelir. Her ne kadar col olmayan bazi bolgelerde de kum tepeleri olussa da, gercekten de bunlar cogu colun en karakteristik olusumlarindandir ve bu ozellikle Namib colu icin gecerlidir. Fakat kum tepeleri, kesinlikle hareketsiz kum yiginlari degildir. Tam aksine, ruzgar ve kumun iliskisi, dinamik, surekli degisen ve bircok farkli tur kum tepesi olusturur. Kum tepeleri, bircok farkli renge, boyuta, sekle ve hareketlilige sahiptir ve ana ozelliklerine gore Arapcadan gelen degisik isimleri vardir.
        Namib colunde her tur kum tepesi gorulse de, en sik 3 tip kum tepesine rastlanir. Bunlarin en tipiklerinden biri, “barkan” kum tepeleridir. Bunlar, kuvvetli ruzgarlarin oldugu bolgelerde gorulur ve surekli ilerleyen, hilal seklinde kum tepeleridir. Bu kum tepeleri senede onlarca metre ilerleyebilirler ve onlerindeki herseyin uzerini kaplarlar. Kum tepesinin bir yuzunun egimi 35 dereceyi gectiginde, en tepedeki kumlar asagi duser ve bu sekilde kum tepesi ilerler. Bu bolge ayni zamanda bircok bitki ve bocek parcasinin biriktiginden, bunlarla beslenen bocek, guve ve kertenkelelerle de doludur. Ruzgarin cesitli yonlerden, yaklasik esit gucde estigi bolgelerde ise “yildiz” tepelerine rastlanir. Havadan bakildiginda cok kollu bir yildizi andiran bu tepeler, herhangi bir yonde ilerleme kaydetmezler ve col seyyahlari, bulunduklari bolgeyi tayin etmek icin bu tip kum tepelerinden guvenle faydalanir. Yerlerinden kimildamadiklari icin cesitli bitki turunun de yetisebildigi bu kum tepelerinde, digerlerine nazaran daha cok canliya rastlanir. Walvis Korfezi’nin guneyinde, Okyanus kiyisina yakin bolgelerde ise, guneyden esen ruzgarlar dolayisiyla kuzeye dogru bakan ve yuzlerce kilometre boyunca uzanan “gecis kum tepeleri” bulunur. Bu kum tepeleri hareket halindeki bir orduyu andirir ve kucuk akarsulari bile kaplayip uzerlerinden gecebilirler. Buyuk bir nehir karisisinda bile bu tepeleri olusturan kum ruzgarla nehrin icine dusup nehrin agzinda tekrar yigilir ve bu sekilde diger kiyiya gecen kum ilerlemesine devam eder. Bu kum tepelerinin ilerlemesi ta ki Angola sinirindaki Kunene nehrinde son bulur.
        Goruldugu gibi “kum tepesi” deyip gecmemeli. Kum tepeleri, hava kosullari ve jeolojik yapiya gore cok cesitli sekillere burunup, col ekosisteminin onemli bir parcasini teskil ederler.

Afrika'nin guneyi: Fynbos, karoo ve okyanus
Giris