7. YOKOLAN KIYILAR: DOGU AFRIKA'NIN KIYI ORMANLARI VE MERCANLARI
Afrika cogumuz icin ucsuz bucaksiz bir otlakdaki zebralari kovalayan bir aslan surusu, camur rengi bir nehirin kiyisinda guneslenen timsahlar veya tropik ormandaki bir goril demek olsa da, kara kitanin okyanusla bulustugu sahil seridinde, cok az insanin bilincinde oldugu bambaska bir Afrika gozler onune serilir. Bu kiyi ekosistemlerinde devasa fillere, zarif citalara ve daha bircok “safari” canlisina rastlanmadigi icin, bircok ziyaretci buralara fazla onem vermez ve ugramaz. Ne yazik ki, dunyanin bircok yerinde oldugu gibi, burada da kiyilar insandan en cok ceken ve en tehlike altindaki yerlerdendir ve turistlerin bu ilgisizligi, kiyi ekosistemlerinin Afrika’nin populer dogal yasam bolgelerine nazaran cok daha az korunmasina neden olmustur. Halbuki baska hicbir yerde bulunmayan ve tavsan buyuklugunde filleri andiran altin sirtli fil farelerinin (Rhynchocyon chrysopygus) ve Amani guneskuslarinin kol gezdigi kiyi ormanlarindan, balinalarin ve albatroslarin yuzlerce kilometre katettigi acik okyanusa kadar, cok kisa bir mesafede inanilmaz bir cesitlilik sergileyen bu ozgun doga, mutlaka gorulmesi ve korunmasi gereken bir hazinedir. Benim icin Afrika’nin tehlike altindaki ekosistemlerini ve canlilarini arastirdigim projemin en onemli ve heyecanli kisimlarindan biri de, bu doga acisindan zengin kiyi bolgelerini ziyaret etmekti. Kenya’nin Malindi kasabasi yakinlarindaki benzersiz Brachstegia kiyi ormanindan, kitanin en guney noktasi olan Cape Town aciklarindaki albatroslarin kol gezdigi ve Afrika penguenlerinin yuzdugu okyanusa, kavurucu colun, Antarktika’dan gelen buz gibi Benguela akintisiyla birlestigi, binlerce fokun yasadigi Namibya sahillerinden, karada ziplayan baliklarin yasadigi Gabon’un mangov batakliklarina kadar bu essiz kiyilarin ne kadar zengin, ne kadar cesitli ve ne kadar ozgun oldugunu gozlemledim. Butun bunlara ragmen, en cok dikkatimi ceken bu guzellik degil, bu guzelligin ne kadar amansizca yok edildigiydi.
Tuzlu su da yetisen bir orman: Mangrov
Butun bu yerler arasinda beni cesitlilik acisindan en etkileyen Kenya’nin Arabuko-Sokoke-Malindi bolgesiydi. Kenya’nin Hint Okyanusu kiyisinda yer alan bu bolgedeki ilk kesif gezim bayagi zorlu gecti. Kenya’nin Malindi kasabasi yakinlarindaki sahilde, Hatay ile Mozambik arasinda yasayan Yengec yagmurcununu (Dromas ardeola) aramaya karar vermistim. Gelgit yuksek oldugundan, kiyinin buyuk bir kismi sular altindaydi ve denizi gorebilmek icin tuzlu sulu mangrov batakliklarindan gecmek zorundaydim. Sirtimda toplam 15 kiloluk cantam, omuzumda 10 kiloluk tripod ve fotograf makinem ve bocek sokmasin diye giydigim pantolon ve uzun kollu gomlek yuzunden ter icinde yuzuyordum. Tropik ogle gunesi beynimi kaynatirken, bir yandan fotograf makinemi dusurmemeye ve carptirmamaya calisiyor, ote yandan da dizime kadar varan camur ve yerden mizrak gibi cikan mangrov koklerine takilip kapaklanmamaya ugrasiyordum. Her ne kadar mangrov ortami bende hep hayranlik uyandirmissa da, cektigim sikinti yuzunden bu hayranligin yerini yavas yavas bezginlik almaya baslamisti. Yarim saatlik bir cabadan sonra mercan kokenli bembeyaz kumu olan sahile vardigimda, camur, ter ve kumla kapli olmayan tek sey fotograf makinamdi. Yine de 10 dakika kadar dinlenip kendime gelince, bulundugum ortamin nefes kesen guzelligi ve dogalligindan kendimi alamadim. Alabildigine uzanan mangrov ormanini olusturan agaclar turkuaz renkli Hint Okyanusu’yla birlesiyor, sicak okyanus suyu koklerin arasinda usulca gidip gelirken, bircok deniz minaresi ve diger kabuklu da agac koklerinin arasindaki camurda besleniyordu. Gelgitin cekilmesiyle ortaya cikan ve sayisiz omurgasiz canliyla dolu camurda bircok deniz kusu hararetle besleniyor, hizla camura girip cikan igne gibi gagalariyla kanatli dikis makinalarini andiriyorlardi. Bembeyaz govdeli yengec yagmurcunlari zerafetle ilerliyor, bir yengece rastlayan yengec yagmurcunu, gagasiyla yengeci alip bir tasa vurarak kirdiktan sonra afiyetle yiyordu. Etrafi tamamiyle mangrovla cevrili olan bu koydaki tek insan varligi, uzakta, gogsune kadar suya batmis sekilde, yuzlerce yillik yontemle balik avlayan Swahili balikciydi. Ortada ne bir bina, ne motor sesi, ne de baska bir yerlesim izi vardi. Ama biliyordum ki bu ender bir istisnaydi. Maalesef Afrika’nin bircok kesiminde mangrov ormanlari, odun, insaat malzemesi ve yerlesim yeri acmak icin amansizca yok edilmekte ve bu degerli ekosistem hizla ortadan kalkmaktadir.
Halbuki mangrov agaclari, topragin suruklenmesini onleyerek sahil erozyonunun onune gectikleri gibi, govdelerinden cikip camura saplanan koklerinin arasinda bircok balik yavrusunun yasamasina imkan verirler. Yumurtadan yeni cikan yavrulara emniyetli bir yasama ortami saglayan mangrov ormani, bolgedeki balik miktarini arttirir. Dunyanin bircok tropik kesiminde yasayan mangrovlar, Afrika’da ozellikle Gambia-Liberia ve Somali-Mozambik arasinda bulunur. Bati Afrika’da yasayan mangrovlar Guney Amerika’daki turlerle akrabayken, Dogu Afrika’da yasayan turler Asya mangrovlariyla akrabadir ki bu da mangrov tohumlarinin okyanusu asabildiginin delilidir. Ortalama 6 ila 10 metre boylari olan mangrov agaclari, parlak renkli yapraklara sahiptir ve yerden yukselerek havadan solunum yapabilen koklere sahiptir. Bu koklerin arasinda baliklarin yanisira, bircok yengec, kabuklu ve bazen pencesiz susamurlarina (Aonyx capensis) rastlanir . Ama bu ortamda yasayan en ilginc canli, camurdaseker baligidir (Periophthalmidae). Gozleri kafasinin tepesinde olan bu ilginc balik, uzun sureler boyunca suyun disinda kalabilir ve camurun uzerinde sekerek ilerler. Bizim kis aylarimizda, buraya goc eden ulkemizdeki bircok su kusunun yaninda yalicapkinlari, balikcillar, sumrular ve bircok diger kus turu de bu batakliklari mekan edinmistir. Buranin belki de en kayda deger kusu, dunyanin cogunlukla vejetaryen tek akbaba turu olan palmiye akbabasidir (Gypohierax angolensis). Bu kus, yag palmiyelerinin meyveleriyle, yengecler, kabuklular ve kiyiya vurmus baliklarla beslenir.
Buyuleyici sualti dunyasi
Suphesiz bu kiyi seridinde yasayan en buyuleyici canlilar, sisirilmis foklari andiran deniz inekleridir. Afrika’da Afrika manatisi (Tricheus senegalensis) ve dugong (Dugong dugong) denilen iki turu olan deniz inekleri, sadece yosun ve sualti otlariyla beslenir. Fillerle akraba olan deniz ineklerinin kokeni 50 milyon yil oncesine dayanir. Deniz kizi efsanesinin ortaya cikmasinin sebebi olan deniz inekleri, tropik bolgelerin nehir agizlarinda yasarlar ve bir tona varan agirliklariyla bir suaygiri ile domuzun karisimini andirirlar. Yavrularini su yuzeyinde sirt ustu yatarak emziren bu canlilar, her ne kadar cok sempatik olsalar da, zamaninda bunlari deniz kizi sanarak bu efsaneyi baslatan denizcilerin ne kadar karsi cinse hasret olduklari suphe goturmez. Hakkinda pek fazla bilgi olmayan bu canlinin tek dusmani insandir. Bir zamanlar buyuk suruler halinde gorulebilen deniz ineklerinin gunumuzde soyu tehlikededir. Alaska aciklarinda yasayan ve 9 tona varan agirligiyla dunyanin en buyuk deniz inegi olan Steller’in deniz inegi (Hydrodamalis gigas) in soyu, kesfedildikten 20 yil sonra tuketilmistir ve gunumuzde diger deniz inekleri de ayni kaderle karsi karsiyadir. Ozellikle Afrika’da balik aglarina takilip olen ve yore insanlari tarafindan avlanan deniz ineklerine artik hemen hic rastlanmamaktadir. Avlanmadan cok ceken baska bir tur ise, bu sahillere yumurta birakan deniz kaplumbagalaridir. Yurdumuzda da oldugu gibi, burada da deniz kaplumbagasi turleri, yasadiklari sahilin imara acilmasi, avlanma ve yumurtalarinin calinmasi yuzunden buyuk tehdit altindadirlar.
    Bir maske takip suyun altina goz atarsaniz, sizi Hint Okyanusu’nun zengin sualti yasami karsilar. Kenya-Tanzanya kiyisi, Kizil Deniz’deki mercan kayaliklarinin uzantisi olan mercanlarla kaplidir. Deniz analariyla akraba olan mercanlar, binlerce bireylik kolonilerde yasarlar ve yumusak canlilar olmalarina karsin, vucutlarindan kirec salgilayarak yuzlerce kilometreye varan mercan resiflerini olustururlar. Genellikle ortalama sicakligi 20 dereceden fazla olan sularda yasayan mercanlar, Afrika’nin dogu sahillerinde, en sik rastlanan resif turu olan kiyi resifi olarak gorulurler. Yukselme veya alcalma gostermeyen kara parcalarinin kiyilarinda olusan bu resif tipi, eger kara parcasi yavas yavas batiyorsa, Avustralya’da goruldugu gibi karadan uzak engel resifini veya batmis adaciklarin etrafinda halka seklinde gorulen atol resifini olusturur.
Mercan, mangrov ve kiyi ormani ekosistemlerini incelemeye gittigim Malindi sahilinin bir kismi, siyah, delik-desik ve son derece keskin, yekpare bir kayalikdan olusuyordu. Oyleki uzerinde yururken, ayakkabimin kaucuk altini bile kesiyorlar, dengemi bulmak icin yere koydugum elim bazen kan icinde kaliyordu. Surekli kiyiya vuran dalgalari ve bu bolgenin gecmisini gozonune aldigimda, bu olusumun kaynagini kavrayabildim. Dogu Afrika kiyilarinda, zamaninda sualtinda mercan resifi olan fakat kita sahanliginin yukselmesiyle olusmus mercan kokenli kayaliklardi bunlar. Bir zamanlar suyun altinda, rengarenk baliklara ve omurgasizlarla kapli mercanlarin denizden 3-4 metre yukseklikte keskin ve cansiz kayalara donusmus olmasi, jeolojik surecin nelere kadir oldugunun etkileyici bir gostergesiydi. Uzerinde durdugum bu keskin kayalar, gecmiste, karsimdaki Avustralya’ya kadar uzanan ucsuz bucaksiz Hint Okyanusu’nun kiyisindan baslayip, yesil, mavi ve turkuazin sayisiz tonuna sahip deniz suyuyla orulmus bir dantel ortuyu andiran mercan resifinin bir parcasiydi. Dis kesimi acik denizden gelen kuvvetli dalgalarla dovulen mercan resifinin ic kismi, sakin, ilik ve rengarenk bir sualti cennetidir. Bol gunes alan ve resifin disindaki guclu akintilar ve dalgalardan korunan su, gokkusaginin tum renklerine sahip mercanlara, beyaz mercan kumunda yetisen deniz otlarina, sayisiz turde baliga ve deniz kabuklusuna ev sahipligi yapar. Bunun yaninda, deniz yildizlari, ahtapotlar, deniz salyangozlari, kucuk kopekbaliklari, deniz kaplumbagalari, deniz inekleri ve bircok diger canli da, bu gorkemli gecit resmine katilir. Uzucudur ki nefes kesici guzellikteki mercanlar, turistlere satilmak icin parcalanmakta, capalarin altinda kirilmakta ve deniz kirliligi nedeniyle hizla olmektedir. Bunun yaninda asiri balikcilik nedeniyle bircok mercan canlisi da ortadan kalkmistir. Bu bolgede daldigimda, her ne kadar etkileyici mercan kayaliklarina rastladiysam da, buyuk bir kisim mercanin, deniz zemininde tas parcalari olarak yigildigina uzuntuyle sahit oldum.

Dogu Afrika'nin ozgun kiyi ormani

Kiyi ormaninda yasayan bir bukalemun
Yok olan kiyi ormanlari
Sasirticidir ki, Dogu Afrika’nin kiyi bolgesinde en fazla yok olma tehditi altinda olan canlilar ne suda ne de sahilde yasar. Bu bolgede, dunyanin en tehlikedeki ormanlarindan olan, Dogu Afrika az yagisli kiyi ormani yer alir. Kuzey Kenya’dan guney Tanzanya'ya kadar uzanan bu orman, iklim daha ilimanken Atlantik Okyanusun’dan Hint Okyanusu’na kadar kesintisiz uzanan tropik ormanin, kuraklasan iklim sonucu orta Afrika’ya cekilirken geride biraktigi ufak bir parcadir. Bunun en guzel ispati, aralarinda yuzlerce kilometre olmasina ragmen, dogu Afrika kiyi ormaninda yasayan bircok canlinin en yakin akrabasinin, Uganda-Kongo sinrinda baslayan orta Afrika ormaninda bulunmasidir. Bu ormanlarda yasayan bircok tur canli baska hicbir yerde bulunmamaktadir ve kiyi ormanlari tur cesitliligi acisindan orta Afrika yagmur ormanlarindan sonra Afrika’nin en zengin ikinci yasam bolgesidir. Bu ormanlar Hint Okyanusu’nun iliman etkisi ve okyanusdan gelen yagmur bulutlari sayesinde, kiyinin icersindeki bolgeler gibi kurak otlaklar haline donusmemislerdir. Yine de her sene Mayis’dan Ekim’e kadar suren kurak donemde, bu ormanlara cok az yagmur yagar. Tipik bol yagisli tropik orman ikliminden farkli olan bu iklim yuzunden, sirf bu bolgeye ozgun bircok canli evrimlesmisdir. Sadece 3 bin kilometrekareyi kaplamalarina ragmen, kiyi ormanlarinda yasayan en az 5 kus, 4 memeli, 27 surungen ve 40 kelebek turune, dunyanin baska hicbir yerinde rastlanmaz. 800 bin kilometrekarelik ulkemize ozgun hicbir kus turunun olmadigi dusunulurse, bu ormanlarin onemi anlasilabilir. Maalesef bu bolge yuzlerce yildir Arap-Afrika ticarete rotasinin bir parcasi oldugu icin, bu orman asirlardir tahrip edilmistir ve gunumuzde artik ortadan kalkmak uzeredir. Fakir yore halkinin odun komuru, yakacak odun ve insaat malzemesi olarak kullanmak ve tarla ile yerlesim bolgesi olusturmak uzere ormani kesmesinin yaninda, cam fidanliklari ve ticari kerestecilik icin bu ormanlar hizla ortadan kldirilmaktadir-ki bu ulkemizde de buyuk bir sorundur ve her yil “Agac dikiyoruz” diye cok dusuk cesitliligi olan cam fidanliklari olusturarak yuzlerce kilometrekarelik zengin dogal bitki topluluklarini yok ederiz. Turizmin gelismis oldugu Kenya kiyi seridinde, turistlere tahta oymalar satmak ve turistik tesisler olusturmak icin de sayisiz agac katledilmektedir-ki bu da maalesef ulkemizde asina oldugumuz bir problemdir. Bu kiyi bolgesinin yilda %3.8 lik nufus artisiyla Dogu Afrika’nin en hizli buyuyen bolgelerinden biri olmasi, bu sornunun vehametini ortaya koymaktadir.
Bu bakimdan bu ekosistemin en cesitli ve tehlikedeki kesimlerinden olan Arabuko-Sokoke ormani, projemin onemli bir parcasini olusturdu. Kenya’nin Hint Okyanusu sahilinde, bir zamanlarin unlu ticaret merkezi Mombasa’nin 2 saat kuzeyinde yer alan bu  ormana gitmek, ozellikle 1998 ilkbaharinda Kenya’yi sualtinda birakan yagislarin yarattigi hasar sonucu bayagi zahmetli olmustu. Buraya bir an once varmak icin Nairobi’den ilk kalkan otobuse atlamistim. Maalesef en kotu otobus sirketine ait bir hurdanin en arka koltugunda sikisip kaldigim icin, butun gece gozume bir damla uyku girmedi. Yollardaki asfaltin cogu sellerle suruklendiginden, yarim metrelik cukurlar, anayola mayinlanmis bir goruntu veriyordu. Sofor sanki hicbir cukuru kacirmamak istercesine, her dakika 8-10 cukurdan geciyor ve ben vucudumun bir cama, bir  onumdeki koltuga ve ve bir yanimdaki yolcuya carpmasinin engelliyemiyordum. Mandali calismayan cam, sarsinti yuzunden surekli aciliyor ve kemiklerimi sarsan titresime eklenen soguk ruzgar, en ufak uyku ihtimalini imkansiz kiliyordu. 9 saat sonra Mombasa’ya yari olu bir sekilde vardim ama, maalesef bu iskence daha bitmemisti. Mombasa’dan Arabuko-Sokoke ormanina olan iki saatlik yolu, zeminden tavana yuksekligi 1 metreden az olan 8 kisilik bir minibusu, 15 yolcuyla paylasarak, dizlerim ceneme dayanmis bir sekilde katettim. Degil gerinmek, kimildamak bile mumkun degildi ama Kenyalilardan bir eksigim olmadigini gostermek icin hic sesimi cikarmadim. Yine de yolculugun sonunda disari adim atip tamamiyle uyusmus bacaklarimin bukulmesi sonucu dusmem sonucu Kenyalilarin“Bwkala mzungu”  (Acemi beyazadam) sakalarina hedef oldum. Ama tum bunlara degmisti ve mercanlarin ve sonunda mangrov batakliklarinin kiyi ormaniyla bulustugu Malindi’deydim.

Ciftlesen iki dev kirkayak. Erkek disiye sperm topunu veriyor.

Yuvalarini salyayla birlestirdikleri yapraklardan yapan karincalar

Bir orman yengeci
Ertesi gun ilk isim  Malindi ormanina gitmek oldu. Bu orman, kedi boyutlarina indirgenmis minyatur filleri andiran bocekcil fil sorekslerinden, dunyada baska bir yerde gorulmeyen altin renkli Clark sercesine kadar, son derece ozgun ve tehlikede olan bir canli grubunu barindirir. Sadece Bakirkoy kadar (yaklasik 400 km2) bir alani kaplayan bu bolgeye has Ader orman geyigi (Cephalophus adersi), altin sirtli fil soreksi, Sokoke ishak baykusu, siyah-sari Clark sercesi gibi bircok ozgun turun soyu tehlike altindadir. Bu ormanin etrafinda yasayan bircok fakir Kenyali, baska careleri olmadigindan surekli yakacak odun ve insaat icin kereste toplamakta, hayvanlari avlamakta ve orman arazisine kacak olarak yerlesmektedir. Bunun yaninda, ormanda yasayan babun, fil ve bazi diger hayvanlar zaman zaman koylulerin tarlalarina girip urunleri yiyerek koylulerin protestolarina neden olmaktadir. Bu ve benzeri sorunlar, etrafi insanlarla cevrili bircok dogal bolgede gorulmektedir ve ulkemizde de benzer problemlere sikca rastlamaktayiz.
Fakat bu sorunlar cozumsuz degildir ve Arabuko-Sokoke ormani da bu yolda cok basarili calismalar yapmaktadir. Ormani bir tuketilmeyen gelir kaynagi haline getirmek icin yore sahillerine gelen turistlerin ormani ziyaret etmesi tesvik edilmekte ve bircok turist rehberlik yapan yore insanlari esliginde ormani gorerek bolgeye gelir getirmektedir. Bunun yaninda ormanin yaninda kurulmus bir arastirma istasyonu hem Arabuko-Sokoke’nin biyolojik cesitliligini incelemekte, hem de bircok Kenyaliya is imkani saglamaktadir. Tum bu projelerin arasinda belki de en orijinali, Arabuko-Sokoke Kipepeo (Kelebek) projesidir. Bu bolgeye ozgun bircok kelebek turu, Kenya Dogal Kaynaklar bakanligi ve Kenya Dogal Tarih Muzesi’nin onderliginde, ormanin cevresinde yasayan 150 aile tarafindan yetistirilmekte ve daha sonra yurtdisindaki koleksiyonculara satilarak gelir elde edilmektedir. Sadece gectigimiz yil bu projeden 10,000 dolardan fazla gelir saglanmistir. Bunun yaninda bu projeyi turistlerin ziyaret etmesi tesvik edilerek fazladan gelir de elde edilmektedir. Boylece ormanin ve biyolojik cesitliligin para getirdigin igoren yore halki, ormani ortadan kaldirmayi istemek yerine, sahiplenmis ve korumaya baslamistir. Yore ogrencilerinin egitim programi da bu bilinclendirme surecini basariyla tamamlamaktadir. Ulkemizde Apollo kelebekleri gibi bircok ender ve ozgun turun yurtdisina kacirilip soylarinin tuketildigi ve bu turlerin yasadigi ortamlarin hizla yok edildigi dusunulurse, Kipepeo projesinden alacagimiz ders ortadadir.

Bir cins kertenkele olan gecko

Geckonun hassas gozbebegi, flas patlayinca hemen kapaniyor
Malindi bolgesi Afrika kiyi ekosistemlerinin en iyi taninan orneklerinden biri olsa da, bu yasam bolgesi Somali’den Mozambik’e kadar uzanir ve cogunlukla hicbir korumaya sahip degildir. Cok kucuk bir alana sikismis olan ve nufus yogunlugu nedeniyle tamamen ortadan kalkmis olan kiyi ormanlari, mangrov batakliklari ve mercanlari barindiran Dogu Afrika kiyisi, suphesiz kitanin en hizli sekilde korunmasi gereken kismidir. Ama gelir elde etmeden bu bolgeyi korumak cok zordur. O yuzden eger dogu Afrika’ya giderseniz, unutmayin ki buranin guzellikleri bir safariyle sinirli degildir. Uzeri palmiyelerle kapli bembeyaz kumun turkuaz Hint Okyanusu’yla birlestigi kiyi, ayni zamanda bircok buyuleyici canliya da ev ssahipligi yapar. Bu kiyi bolgesine yapilacak kisa bir ziyaret, hem size Afrika’nin cesitliligini gosterecek, hem de katkiniz sayesinde gelir getiren bu ekosistemler daha iyi korunarak yok olmaktan kurtarilacaktir
Tabi Afrika’nin kiyilarindan bahsederken ulkemiz kiyilarini da unutmamak lazim. Her ne kadar Turkiye sahillerinde tropik kiyi ormani, mercan resifi veya mangrov batakliklarina rastlanmiyorsa da, Goksu deltasi, Ege kita sahanligi, Akdeniz kumullari gibi yurdumuz kiyilarindaki bircok benzersiz yasam bolgesi sayisiz ender canliyi barindirmaktadir. Maalesef asiri avlanma, hizli imarlasma, turizm, tarim ve kirlilik yuzunden ulkemiz kiyilarindaki dogal bolgeler ve canlilari da hizla yok olmaktadir ve ne yazik ki bircok acidan Turkiye kiyilari dogu Afrika kiyilarindan cok daha vahim durumdadir. Eger kiyilarimizin beton ve binalarla kapli, insandan baska hicbir canliyi barindirmayan yerlere donmesini istemiyorsak, bu konuya gereken ilgiyi gostermek ve tatile cikarken kamp yapmak veya dogaya en az zarar veren tesisleri tercih etmek hepimizin vatandaslik borcudur.
Namib Colu
Giris